20 Ocak 2024 Cumartesi

183: neneko

 Yıllar önceydi, ilk kaybımı yaşamıştım ve şöyle yazmıştım; “başın saolsun dediler kulağıma, ömrümde ilk defa”. 

Bilmediğim şey, o günün hissizliğinin bir sebebi olmasıydı. 

Bir babaanne tanıdım ben, kalbi pamuktan. 

İlk telefon konuşmamızda “babaannen doysun senden” demişti, bilmiyordu ki günüm nasıl güzelleşmişti. 

Ne acıdır ki son gördüğümde onu, son sarılışımda, “biz yine geliriz babanne” dediğimde, son cümlesi de aynı oldu kulağıma fısıldadığı  “babannen doysun senden”.

Ah babanne… bilirdin seni ne çok severdim. “Allah razı olsun seversiniz beni, iyi biri miyim o kadar” derdin. Bi bilsen, tanıdığım senin kadar kalbi pamuk insanların bir elin beş parmağı geçmediğini. En baş sırada senin yer aldığını. 

Rüyamda vedalaştık, sarıldım sana, çok ağladım. Uyandığımda haberini aldım.

Şimdi yine başın saolsun diyorlar bana, canım ilk kez bu kadar acıyor duyduğuma.

Cennet bahçelerinde olduğunu bilmek bir nebze huzur veriyor. Rabbim günü geldiğinde buluşmayı nasip etsin. Seni çok seviyorum.

6 Mart 2021 Cumartesi

182: kapı.

Yıllar yıllar önce, daha kendimi bu kadar yakından tanımazken, hayatı belki de pamuk şeker zannederken, bana ne yaparak kalbimi kırdığını şu anda hatırlayamadığım bir insan, insan diyorum kibar olmak için, geçirmek zorunda kaldığımız 15 günün sonunda, serin bir akşam, bulunduğumuz mekanın balkonunda, bana demişti ki “karşındaki tarafından yok sayılmak insana verilecek en büyük cezaymış meğer, bunu bilerek mi yaptın?”

Bilerek yapmamıştım. Şaşkındım. Kalbim kırığı kabullenmemiş, beynim kalbimi korumaya almıştı sanki. Ama... O gündem sonra bunu hep bilerek yaptım.

Kapanan kapılar tercihken, bilinçli veya bilinçsiz verilen kararlar üzerine düşünmesi gereken ben değilken..... Ve aslında belki de böylesi daha işime gelirken...

181: diken.

Kalbim bir anı defteri. Ansızın, ummadığın bir zamanda, içinde kurutulmuş gül yapraklarındaki dikeni batırıyor. Zihnim bir kayıt cihazı. Dikeni hisseder hisetmez anıları sesli ya da görsel döküveriyor hemen. Keşke yalnızca mutlu anıları biriktirebilen mutsuzları silebilen bir terapi yöntemi bilsem de, her dikende buraya koşar adım gelmesem.

Eminönünde bir bankta başlamış her şey..
Ya da; erdil kolejinin sınavında belki..
Beşiktaş için yazılan bir şiir.
Bir telefon faturası.

Ah düşündükçe kalbime batanlar kanıyor.

Ve ben bunları yazarken bir baba çocuğuna yarınlarını düşünmeden bağırıyor.

26 Şubat 2021 Cuma

186: gölge.

 Herkesin bir hikayesi  var mı gerçekten? Ya da “herkesin kayda değer bir hikayesi var mı?”

Peki benimki? kayda değdi mi? 

Hayatımın çeşitli dönemlerinde aynaya baktığımda çeşitli fotoğraflarla yüzleştim. Ki bunlardan hiçbiri bir diğerine benzemediği gibi, görünür oldukları tarihler arasında jeolojik zaman geçmişçesine büyük farklar yoktu. Olsa olsa gözü açıp kapama, yere tükürüp kurutma... (son örnek biraz iğrenç oldu farkındayım)

Bu da benim sevgili bipolarımdı işte. Çok mutluyken, coşkudan kahkaha atarken, yukardan biri beni boşluğa fırlatmıyordu heralde. Coşkumu dozunda tutsam düşerken farkına varıp paraşütümü açabilirdim ama ben coşkumu o denli yüksek yaşıyordum ki düşerken yüreğim hop etmeyecek kadar benden habersiz oluyordu işte. 

Çok mutluydum be albayım. Ben o sene çok umutluydum. Her şey o kadar güzel olacaktı ki, evimin duvarlarını kalpli duvar kağıdıyla kaplayacaktım. Ruhum öyle huzur doluydu ki, cem adrian dinlemek aklımın ucuna uğramayacaktı. 

Oysa şimdi... 

yine mutluyum. Mutluyum ama sanki dudak payı bırakırken dolgulu dudaklarla ölçü almışlar da bir yerleri eksik bırakmışlar gibi. 

Sorun şu ki, artık özlemiyorum da albayım. Sadece durup bakıyorum. Daha ne kadar boş hissedebilirim onu ölçüyorum. Dakikada kaç kelimeyi zihnimden geçiriyorum hesap etmek için dakika tutuyorum, fakat dakika dolunca dönüp sayamayacak kadar çabuk unutuyorum. 

Ben kendimi çok geç kalmış hissediyorum. Artık ivmemi arttırsam da yetişemem gibi. 

15 Ekim 2019 Salı

184: tuğba

“Başın saolsun diye fısıldadılar kulağıma, ömrümde ilk defa” demiştim yıllar önce. Bir gece yarısı rüyamda vedalaşıp ağlayarak uyanana kadardı yaşadığım şaşkınlık. Sonrası boşluk. Hissizlik.

Oysa şimdi.
Kalbimde büyük bir delik. Gençliğim son bulmuş gibi. Artık kayıpları olan bir yetişkinim işte.
Hiç geçmeyecek. Bizi bir daha hiç tam hissettirmeyecek.

Bugun küçücük bir kız çocuğu annesiz kaldı.

Bugun 3 büyük kız çocuğu “bir daha tam olamayacak” şekilde eksik kaldı.

Bugun benim güzel arkadasım vefat etti.

8 Haziran 2019 Cumartesi

180: ince çizgi.

“Birini hiçbir zaman affetmeyeceğini anladığın zaman ondan vazgeçersin. Birinden hiçbir zaman vazgeçemeyeceğini fark ettiğin zaman onu affedersin”

Alıntı.

Güzel söz. Okuduğumdan beri beynimde sesleniyor ruhumda yankı yapıyor sanki. Çünkü bu kadar net ama bu karmaşık işte.

Bazı sözleri zayıf hafızama kaydedip, yorulduğumda son gücümü onu hatırlamak için harcamalıyım. Belki daha az nefes nefese kalırım.


17 Mayıs 2019 Cuma

179: öyle

Avuç içlerinden öpüldüğünde sevildiğine ikna olan küçük kızlar, kriz anlarında söylenen sözleri olağanüstü hal indirimine sokmadan dert ederlermiş içlerine. Öğrendim.

O seni prenses peri zannetmiyor, üzgünüm. Siyah kukuletalı cadı olabilir misin? Zor. Dudaklarına kırmızı ruj yakışmaz.

Hayat keşke izlediğin diziler gibi olsa di mi? İsterdin bunu. Adamlar duygularını konuşarak ifade etse, kadınlar peri kızından hallice.

Onun gözlerinden kendine bakmak isterdin... sadece on dakika. En mutlu anında. Neyle ölçeceksin seviyesini? O da sana bakarken bulut bulut mu acaba içi?